Suriye’deki Gelişmeler: Mehmet Yuva’dan Çarpıcı Analiz
Suriye’nin önde gelen isimlerinden gazeteci Mehmet Yuva, Aydınlık gazetesindeki köşesinde Suriye’ye dair yazılarına devam ediyor. Yuva, Suriye’deki gelişmeleri farklı bir bakış açısıyla ele alarak, Beşar Esad’ın devrilme sürecine dair önemli detaylara değindiği son yazısında, “Suriye’den çıkarılması gereken dersler” konusuna odaklandı.
Mehmet Yuva’nın Değerlendirmesi:
“2003 yılında Irak savaşı ve işgali, 2004’te Suriye’nin Kamışlı isyan provaları, 2004’te Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ‘BOP’ta görev üstlendik. ABD ile iki sayfa dokuz maddelik bir gizli anlaşma imzaladım.’ itirafı, Suriye’de önemli gelişmelerin yaşanacağı ancak her şeyin kamuoyu ile paylaşılamayacağı açıklamaları, Başbakan Erdoğan’ın Büyük Orta Doğu Projesi’nde Diyarbakır’ı öne çıkararak yapmış olduğu açıklamalar, Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesi ve suçun Esad’a yöneltildiği olay, 2005-2006 yıllarında Suriye ordusunun Lübnan’dan çekilmeye zorlanması, 2006’da İsrail’in Lübnan Hizbullah’ına saldırması ve Güney Lübnan’ı işgal etme girişimi, 2008 ve 2009 yıllarında Filistin İntifadaları ve İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği katliam, 2010 yılında ise Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail projelerinin başlangıcı: Kanlı Arap Baharı.”
Kanlı Baharın Başlangıcı:
2011 yılında bu sürece İsrail, ABD, Türkiye, AB ve Körfez Arap devletlerinin saldırganlıklarının eklenmesiyle birlikte, demokrasi, insan hakları ve siyasi reform talepleri yükseldi. Esad, taleplere karşılık vermeye hazırlanırken muhalefetle ilişkilerinin birden kesildiğini belirtiyor. İçeride ve dışarıda, Suriye’de Suri-Suri çözümünden yana olmayan güçler etkiliydi.
Uluslararası tekelci holdingler, enerji, su, gıda ve ilaç gibi alanlarda mutlak hakimiyet istedi. İsrail, Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar genişleyen bir İsrail devleti kurma amacındaydı. Geçmiş ve gelecek tarihlerin onların isteklerine göre şekillendirilmesini arzuluyorlardı. Ancak Suriye’yi çevreleyen ülkeler, Suriye’ye karşı savaşan örgütlerin üs olarak kullanılmasına izin verdi. Hatta Katar eski Başbakanı, sadece Suriye Devleti ve ordusunun yıkılması için 137 milyar dolar harcadıklarını açıkladı.
2012-2017 yılları arasında Suriye’de kanlı çatışmalar yaşandı. Silahlı muhalefet, etnik ve mezhepçi vahşet eylemlerinde bulundu. Devlet eliyle korku ve işkenceyle sindirilmiş bir toplum, cesaret almaya ihtiyaç duyuyordu. Bu süreçte, Suriye toplumu büyük bir yıkıma tanıklık etti.
Rahatlık Dönemi:
Esad, 2017 yılında askeri üstünlük elde etti ancak ülke, ordu ve ekonomi büyük zarar görmüştü. Silahlı muhalefet ve destekçileri geçici bir geri adım attılar. 2022’de Esad, önemli bir siyasi zafer elde etti. Arap Ligi’ne kabul edildi ve diplomatik ilişkiler yeniden başlatıldı. Esad, başkentlere zaferle giderken, ülkesini koruyacak Rusya, İran ve Hizbullah’ın desteğinden emindi. Ancak rahatlık, bazı zorlukları beraberinde getirdi.
Suriye halkı, savaş sırasında yüz binlerce insanını feda etti ve bu süreçte hiçbir ihtiyacı karşılanmadı. Hatta Esad’ın en büyük düşmanı olarak gördüğü Erdoğan bile onunla uzlaşmaya hazırken, Esad bu durumu anlayamadı ve zayıflık olarak yorumladı. Esad ve muhalefetin savaş tüccarları milyarlar kazanırken, Suriye halkı açlık, göç ve acılarla mücadele etmek zorunda kaldı.
Çıkarılacak Dersler:
Esad’ın yaşadıklarından çıkarılacak önemli dersler: Ülkeni başkalarının silahına ya da parasına güvenerek koruyamazsın. Bağımsızlık ve hürriyet ancak üretimle sağlanabilir. Liderlik, sadece milletini savaşta değil barışta da yönlendirmeyi gerektirir. Ülkeni güçlendirmenin yolu, iç üretim ve bağımsızlık ilkesinden geçer. Tüketen, muhtaç hale gelir. Muhtaç olan ise liderlik vasfını yitirir. Bu nedenle, Suriye deneyiminden çıkarılacak en önemli ders, kendi gücüne dayanarak milli çıkarları koruma gerekliliğidir.”