Trump’ın Grönland tehdidi: Dört muhtemel senaryo

“`html

Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni başkanı Donald Trump, Kuzey Kutbu’nda Danimarka’ya bağlı, dünyanın en büyük adası Grönland’ın kontrolünü ele geçirmekle ilgili cesur ifadelerde bulundu.

2019 yılında, başkanlık döneminin ilk ayında Grönland’ı satın alma isteğini dile getiren Trump, bu hafta ise bölgenin kontrolünü sağlama yönelik ekonomik ve askeri müdahale ihtimallerini göz ardı etmeyeceklerini belirtti.

Grönland’ın geleceği için ortaya çıkan dört farklı senaryoyu değerlendiriyoruz.

Trump’ın ilgisi azalır, hiçbir şey engellenmez

Bu hamlenin, hem Rusya’nın hem de Çin’in bölgede artan etkisi karşısında Danimarka’nın Grönland’ın güvenliğini artırmaya yönelik bir baskı oluşturmak için yapıldığını öne süren çeşitli spekülasyonlar mevcut.

Danimarka, geçen ay Kuzey Kutbu için 1.5 milyar dolarlık yeni bir askeri paket açıkladı. Bu açıklamanın Trump’ın ifadelerinden birkaç saat sonra gelmiş olması, Danimarka Savunma Bakanı tarafından “kaderin bir cilvesi” olarak nitelendirildi.

Politiken gazetesinin baş siyasi muhabiri Elisabet Svane, “Trump’ın söylemlerinin önemli bir kısmı, Danimarka’nın Kuzey Kutbu’ndaki görevlerini yerine getirip getiremeyeceği veya ABD’nin izin vermesi gerektiği üzerine odaklanıyor” değerlendirmesini yaptı.

Danimarka Kraliyet Savunma Koleji’nde doçent olan Marc Jacobsen, Trump’ın bu durumu “göreve gelmeden önce kendini konumlandırma çabası” olarak algılarken, Grönland’ın bağımsızlık süreci için bu fırsatı değerlendirmesi gerektiğini söylüyor.

Dolayısıyla, Trump’ın Grönland’a olan ilgisini yitirmesi bile, bu konunun dünya gündeminde kalmasına ve dikkat çekilmesine sebep oldu.

Ancak Grönland bağımsızlık isteğini yıllardır sürdürmekte ve bazı yorumcular bu sürecin istikrarlı bir şekilde ilerlemeyebileceğini dile getiriyor.

Svane, “Son günlerde Grönland Başbakanı’nın daha temkinli ifadeleri dikkatimi çekti – bağımsızlık istiyoruz ama bunun uzun vadede gerçekleşmesini öngörüyoruz” dedi.

Danimarka ve Avrupa’daki yetkililer, Grönland’ın özelleştirilmesinin söz konusu olmadığını ve toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini vurgulayarak olumsuz yanıt verdiler.

Öyleyse, iki NATO üyesinin büyük bir bölge üzerindeki anlaşmazlığı nasıl sonuçlanabilir? %80’inin buzla kaplı, önemli ölçüde kullanılmayan maden zenginliklerine sahip olan bu devasa alanın geleceği, Grönland halkının istekleri üzerinde büyük etkiye sahip olabilir.

300 yıldır Danimarka’nın yönetimi altında olan Grönland’ın 56.000 kişilik nüfusunun bağımsızlık talepleri ne yönde gelişebilir?

Grönland bağımsızlık referandumuna gider, ABD ile daha yakın ilişkiler arar

Genel bir görüş birliği var: Grönland’da bağımsızlığın kaçınılmaz bir son olacağı ve eğer Grönland bağımsızlık referandumu yaparsa, Danimarka’nın bunu kabullenmesi gerektiği düşünülüyor.

Ancak, Danimarka’nın sağladığı sağlık ve sosyal destek gibi sübvansiyonların devam etmesi için garantiye ihtiyaç duyulduğu müddetçe bağımsızlık referandumu yapılması pek olası görünmüyor.

Danimarka Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nde çalışan araştırmacı Ulrik Gad, “Grönland Başbakanı şu an meydan okuyor gibi görünüyor, ancak gerçek bir referandum çağrısı yaparsa, Grönland’ın ekonomik ve refah sistemini nasıl sürdüreceğine dair ikna edici bir plan sunmak zorunda” diyor.

Bir sonraki olasılık, ABD’nin şu anda Pasifik bölgesindeki Marshall Adaları, Mikronezya ve Palau ile olduğu gibi Grönland ile de benzer bir serbest birlik kurması olabilir.

Danimarka, daha önce hem Grönland hem de Faroe Adaları için bu tür bir statüyü reddetmişti. Ancak Dr. Gad, mevcut Başbakan Mette Frederiksen’in buna karşı çıkmadığını belirtiyor.

Frederiksen, “Danimarka’nın Grönland’ın tarihsel arka planını anlama seviyesi, 20 yıl öncesine göre oldukça iyileşti” diyerek, Danimarka’nın sömürge geçmişiyle yüzleşme sorumluluğunu kabul ettiklerinin altını çizdi.

Son tartışmaların “[Frederiksen’i] Danimarka’nın Kuzey Kutbu’ndaki varlığını güçlendirmek ve Grönland ile ilişkilerini sürdürmek için daha gevşek bir bağlantı sürdürmelerinin daha iyi olacağına ikna edebileceği” şeklinde yorumlanabileceğini de sözlerine ekliyor.

Ancak Grönland, Danimarka’dan kurtulmayı başarabilirse bile, ABD ile olan bağı koparmakta zorlanacağı son yıllarda kendini hissettirdi. İkinci Dünya Savaşı’nda adayı kontrol altına alan Amerikalılar, o tarihten sonra bölgeden ayrılmamış ve stratejik açıdan kritik bir yer olarak görmeye devam etmiştir.

1951 yılında imzalanan bir anlaşma, Danimarka’nın ada üzerindeki temel egemenliğini sağlamlaştırsa da gerçekte ABD’ye de geniş bir kontrol yetkisi tanımıştır.

Grönland yetkilileri, şu iki ABD yönetimiyle de temas kurarak Washington’un rolüne dair bilgi alışverişinde bulunduklarını ifade etmektedir. Dr. Gad, “Artık ABD’nin Grönland’dan hiç ayrılmayacağını biliyorlar” diyor.

Trump ekonomik baskıyı artırabilir

Trump’ın Danimarka’ya yönelik potansiyel ekonomik baskılarının, ABD’nin Danimarka ve Avrupa Birliği mallarına uygulayacağı yüksek gümrük tarifeleri ile Grönland konusundaki tavizleri zorlayabileceği yönünde spekülasyonlar var.

Profesör Jacobsen, Danimarka hükümetlerinin bu olasılığa hazırlıklı olduğunu ve durumun sadece Kuzey Kutbu ile sınırlı olmadığını belirtiyor.

Trump, Avrupa’nın ekonomik gelişimini etkileyebilecek olan tüm ABD ithalatlarına %10 gümrük vergisi koyma tehdidinde bulundu. Bunun yanında, bazı Danimarkalı ve Avrupa şirketleri, ABD’de üretim tesisleri kurmayı düşünmektedir.

Uluslararası hukuk firması Pillsbury’den Benjamin Cote, MarketWatch ile yaptığı görüşmede, tarifelerin artırılması için 1977 Uluslararası Acil Ekonomik Güçler Yasası’nın devreye sokulabileceğini ifade etti.

Danimarka’da etkilenecek ana sektörlerden biri ilaç sanayisi olacak gibi görünüyor. ABD, Danimarka’dan işitme cihazları ve insülin gibi ürünlerin yanı sıra Novo Nordisk’in ürettiği diyabet ilacı Ozempic’in büyük bir kısmını ithal ediyor.

Analistler, bu önlemlerin sonuçlarının ABD halkı için hoş olmayacağını belirtiyor.

Trump Grönland’ı askeri olarak işgal edebilir

Nükleer seçenek olarak görünen bu senaryo, Trump’ı askeri harekat fikrini göz ardı etmemeye itebilir.

Grönland’da ABD’nin birçok askeri üssü ve asker bulundurması, burayı kontrol altına almanın zor olmayacağını gösteriyor.

Profesör Jacobsen, “ABD zaten fiilen Grönland üzerinde kontrol sağlıyor” derken, Trump’s sözlerinin yanıltıcı olabileceği uyarısında da bulunuyor.

Ancak, Washington’un herhangi bir askeri müdahalesi uluslararası alanda büyük tepkiyle karşılaşacaktır.

Svane, “Eğer Grönland’ı işgal ederlerse, bu NATO’yu da işgal etmiş olurlar” uyarısında bulunarak, “Dolayısıyla iş burada sona erer; NATO’nun 5. Maddesinin devreye girmesi gerekir. Eğer bir NATO üyesi bu durumu gerçekleştirirse, NATO adeta ortadan kalkar.” söyleminde bulundu.

Dr. Gad, Trump’ı Tayvan hakkında görüşmeyi seven Çin Devlet Başkanı Şi Jinping veya Ukrayna konusunu tartışan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile karşılaştırarak, “Bu toprak parçasını almak için meşru gerekçelere sahip olduğunu iddia ediyor. Eğer bunu ciddiye alırsak, bu Batı’nın tüm ittifakları için kötü bir işaret olur.” dedi.

Haberin katkı sahibidir: George Sandeman

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir